Veganlık için Karatay gibi "hastalık" demezdim ama eleştirilerim var. Kimin ne yiyeceğine karışacak değilim. İnsanlar vejetaryen olabilir. Vejetaryenler, malûm, yalnızca et yemiyor ama süt, peynir, yumurta, bal ve yoğurt gibi hayvansal gıdaları tüketiyor. Veganlar ise hiçbir hayvansal gıdayı tüketmiyor. Bu bir tercihtir. Paylaşmamakla birlikte saygı duyarım.
Yalnız, veganizmin yılmaz savunucularının yer yer oldukça saldırgan tavırlar sergilediklerini görüyorum. Kendi tercihlerini yücelten tutumlarının, karşılarındaki insanları -hayvansal gıda tükettikleri gerekçesiyle- ruhsuz, vicdansız, hatta katil olarak yaftalamalarına kadar vardığı oluyor. Sorun burada başlıyor. Beslenme çetrefil bir konu. Proteinler, karbonhidratlar, vitaminler, yağ, şeker... Kimileri şekerden uzak durun derken elin Fransızına bakıyorum, kahvaltıda kruvasanları üzerine üç-beş çeşit reçeli süre süre yiyor. Kimisi unlu mamûllerden uzak durun diyor, kimisi az ve sık yiyin derken başkaları günde iki öğünün yeterli olduğunu söylüyor. Böylesine çetrefil ve kültürden kültüre farklılık gösteren bir konuda mutlak hakikati keşfetmişçesine iddialı konuşmak makûl gelmiyor. Kendi hakikatini etik referanslarla yüceltip onu benimsemeyenleri sapkın ilan etmekse fazlaca iddialı.
İnsan yeryüzünün egemen türü. Egemen olduğu için Dünya'yı kendi istediği gibi dönüştürdü. Bir kunduzun derede yaptığı barajı düşünelim. İnsanoğlu çok daha zeki ve güçlü olduğu için su sorunu çekmemek adına devasa barajlar yaptı. Tarım doğal değildir. Doğal bir şey arıyorsak balta girmemiş ormanlara bakmalı. Tarım doğaya bir müdahaledir. İnsanoğlu tarım yaptı, hayvanları evcilleştirdi, Dünya'yı kendi önceliklerini göz önünde bulundurarak dönüştürdü. Ve o kadar kalabalığız ki bu yoldan geriye dönüş mümkün değil. Üstelik bu durumu yanlış bulmuyorum. Eğer aslanlar egemen olsalardı emin olun onlar da yeryüzünü arzularına göre dönüştürürdü. Karıncalar egemen olsaydı, ne varsa kendilerine en uygun şekilde düzenleyeceklerdi.
Kimi bireyler vicdana referansla et yemeyebiliyor (vejetaryenlik.) Bunun daha ileri aşaması, yani nasıl da kötü bir tür olduğumuz inancına dayanarak günah çıkartmanın ikinci aşaması, hiçbir hayvansal gıdayı tüketmemek oluyor (veganlık.) Kimi zaman öz-eleştiriyi mazoşizm boyutuna vardırıyoruz ve böylelikle, insanı doğanın en kötücül varlığı olarak nitelendirenler üçüncü aşamaya geçip intiharı özendirebiliyor. Öyle bir web sitesi görmüştüm. Doğaya zararlı, otomobil ve klima kullanan, hayvanları ve onların -yumurta ve bal gibi- ürünlerini yiyen acımasız varlıklar olarak derhâl kendimizi ortadan kaldırmalıymışız ki yeryüzü nefes alsın. Evet, uç bir görüş ama ilk aşamadan bu aşamaya varmak mantıksal olarak mümkün.
Başka türlerin selameti için kendi türünün frenlenmesini, azalmasını ve hatta yok olmasını arzulayan bu tutum, dikkat ederseniz, özünde yine insan-merkezci; zira doğayı merkeze alayım derken, bilerek ya da bilmeyerek, kendi varlığımıza haddinden fazla önem atfetmiş oluyoruz.