Yeni AKM yapılacakmış. Hayırlısı. Onbeş yıldır kültür-sanat konusu ebru-mebru bir şekilde idare edildi. Ama artık hat sanatı, minyatür, ebru ve dikiş-nakışla bu işlerin yürümeyeceği belli. “Bizim değerlerimiz” denerek seçenekler daraltıldığında yelpazenin önemli bir kısmını elimizin tersiyle itmiş oluyoruz. Resim, heykel, müzik ve dans alanlarında cidden sıkıntı var. Alçıdan yapılan, kitsch demenin bile iltifat sayılacağı çirkin “heykelleri” mi desem, step dansından hâllice koreografileri mi... Fakir denilen Ukrayna’da izlediğim opera ve balelere bakıyorum mesela, o keskin hareketler, kibar ve ürkek değil, bilakis sert dönüşler, insan bedeni üzerindeki mutlak hakimiyet ve onca kişinin kusursuz uyumu gözümün önüne geliyor.
2008'di galiba. Bizimkiler Guinness Rekorlar Kitabı’na başvurmuştu. Aynı anda en çok bağlama çalma rekoru. Boş beleş işler; çünkü değil bin bağlama, bir milyon bağlama olsa yine bir anlam ifade etmez; çünkü müziğimiz tek sesli. Hepsi aynı anda aynı notayı basıyordu yani. Bin tane bağlamanın aynı notayı basması marifet değil. Bir ara, Malatya’da, Sefiller’i aynı anda en çok sayıda kişinin okuması gibi akıllara zarar bir rekor denemesi olmuştu. Ortaokul çocukları stadyuma doldurulmuş, ellerinde Sefiller’in bir kopyası, haydi bakalım, “Guinness’a gireceğiz çocuklar!” denmişti. Ciddi ciddi.
Çok-sesli müzik büyük marifettir kardeşim. Çok-seslilik "Batı kültürünün bir ürünüdür, bize ait değildir" denerek reddedilemez. Bu mantıkla “ilk örneği Cervantes’in Don Kişot’u olan roman, Batı’da çıkmış edebî bir tür olmakla bize ait değildir” denerek roman sanatını da mı reddeceğiz? Mümkün değil. Cumhuriyet’in ilk yıllarında çok-sesli müzik konusunda ciddi çalışmalar yapılmış. En sevdiğim de Ulvi Cemal Erkin’in Köçekçe’si. Bugün artık “Bayburt Bayburt olalı böyle zulüm görmedi” popülizmiyle çok-sesli müziği küçümsemenin devri geçti. Türk sanat müziği ve halk müziği yine yaşatılır zaten. Ama mesela türkülerin çok-sesli uyarlamalarının yapılmasının önünde bir engel yok. Kendi adıma, az çok müzik zevki olan birisi olarak, artık mıy-mıy-mıy, ağzı kapalı, zayıf sesli solist dinlemeye tahammül edemiyorum. Ses güçlü ve eğitimli olacak arkadaş. Sesi güzel insan çok. Ama onu kusursuz bir şekilde kullanan pek az.
Dans desek tam bir facia. Tam bir odun olarak yetiştik arkadaş. Kadın ve erkeğin harikulade uyum gösterdiği dans türleri var. İzlerken hayran kalıyor insan. Ama biz ne tango öğrenebildik ne vals. Yetenek yarışmasının birinde görmüştüm. Yarışmacılar birbirinin aynısı olan solo danslar yapıyordu. İyi de kardeşim, flamingolar bile çift hâlinde dans ederken sen ne diye sahnede tek başına debeleniyorsun? Mesela isterdim ki, yetenekli koreograflar öyle figürler koysun ki ortaya, Anadolu ve Rumeli’nin halk oyunlarından esinlenerek kendimize özgü bale eserleri üretelim. İsterdim ki halk şarkılarımız senfonik tonlarda gümbür gümbür inletsin ortalığı.
Biraz coştum. AKM'nin çağrıştırdıkları işte. Neyse.