![]() |
Katlanır sandalyemi alıp dışarıda okumayı severim. Bu ancak yazın yapılabilir. |
En sevdiğim mevsim yaz. Sonbaharın geliyor oluşuna üzülüyorum. Yaprakların dökülmesinin, yeşilin solmasının, denizin maviliğini yitirmesinin, bir bütün olarak doğanın gözümün önünde ölüme yatmasının nesini seveyim? Yağmur cama vururken kahveni yudumlayıp loş ışık altında kitap okumak insanı huşu ile doldurabilir. Ama bunun için sonbahara ihtiyacım yok. “Yazın kitap okunmaz” gibi yaygın ve örtük bir kabul var sanki ve buna hiçbir zaman anlam verememişimdir. En çok yazın okurum ben.
Kış zaten bildiğin kâbus. Soğuk hava, kat kat giysi, gocuk mocuk derken robota dönüyorsun. Sabah ayazını yememek adına -boynuna doladığın atkıya rağmen- omuzlarını kısarak yürüyorsun dışarıda. Boynun yokmuş gibi. Aman aradan soğuk girmesin. Doğalgaz faturalarından bahsetmiyorum bile. Vücudun dirençsizleşmesi ise cabası. Ortak yaşam alanlarında, özellikle sıkış tıkış dolmuşlarda aksıran, tıksıran, "DIŞINYA!" diye hapşıran insanların ve grip olmamak adına verdiğimiz destansı mücadelenin mevsimi. Çoğunluk kışı över ve çoğunluk hastadır. Acılardan zevk duyduğumuz için mi acaba? Kuş gribi, domuz gribi, bilmem ne gribi. Grip grip üstüne. Hava desen zaten geç aydınlanır. Sabahın köründe fabrika işçileri, memurlar, öğrenciler filan hep birlikte, omuzları kısılı, boyunları yok olmuş hâlde karanlığın yüreğine doğru yol alırcasına duraklara yürürken en pozitif insan bile “yaşamak bu mu yani?” diye hayatı sorgulayabilir. Mümkün. Akşamleyin saat beşte havanın karardığı, ne beşi yahu, bazen dört buçukta havanın zifirî karanlığa döndüğü bir mevsim benim için yalnızca katlanılması gereken bir dönem, geçici bir evre, o kutlu yaz mevsimine ulaşmak için ödenen bir bedeldir -o kadar.
Bu yüzden yazın hiç şikayet etmem. Yaz ne kadar uzar, Eylül’e ve hatta Ekim’e uzanır, ne kadar yayılır, kendine ne kadar alan yaratırsa o kadar mutlu olurum. Vallahi mevsimler konusunda tarafım ben. Yazdan tarafım. Hatta Mayıs çocuğu, bahar çocuğu olduğum hâlde yazdan tarafım; zira bahar demek polen demek ve polenlerle aram pek iyi sayılmaz.
Yazı çok seviyorum. Asgarî miktarda giysiyle dışarıya çıkabilmek hoşuma gidiyor. Hafiflemek güzel şey. Hastalık mastalık yok. Günler upuzun. Oh, mis gibi D vitamini! Ortam yeşil. Doğa canlı. İnsanlar dışarıda. Balkonlardan kahkahalar yükseliyor. Akşamlar şenlikli. Şu anda dışarıdan ağustos böceklerinin sesi de geliyor mesela.
Sesi geliyor, evet; çünkü -yaz mevsimi sağolsun- odanın penceresi açık.