Karar vermenin (ve tercih yapmanın) yalnızca akıl ve mantıkla ilgili olduğuna inanırız. Oysa karar vermek duygusal bir edim.
Bir şey yapmaya karar verirken bunu bilgiye dayanarak yapmıyoruz; zira eğer kararlarımız yalnızca bilgiye, ki bilgi derken nesnel doğruları veya olgulara dayanan kimi genellemeleri kastediyorum, dayansaydı, hepimiz her konuda aynı kararları verirdik. Oysa aynı bilgiye sahip iki kişi aynı konuda farklı kararlar verebilir. Bilgiden karara ya da tercihe giden tek bir yol yok.
İki adam düşünelim. Bunların maddî durumu, yaşam tarzları, yaşları, yaşadıkları yer, eğitim durumları, hatta arkadaş çevreleri aynı olsun. Hatta bu iki kişi birbiriyle akadaş olsun. Ellerinde ikisinin de yüz elli bin lirası olsun. Otomobil alırken karşılarında duran modellerin tüm teknik bilgilerine vakıf olsunlar. Yine de birisi A otomobilini, diğeri ise B’yi seçebilir. Çünkü tüm koşullar aynı kaldığında bile (şu "ceteris paribus" dedikleri durum) bu iki kişi farklı tercihlerde bulunabilir.
Kararlarımızda mantığımız da sandığımız kadar devrede değil. Mantık yasaları tüm zihinler için geçerli olabilir. Evet, hepimiz için iki kere iki dört ediyor, "eğer > öyleyse" döngüsü kusursuz işliyor olabilir. Sorun şu ki, yine iki farklı kişi, ne kadar birbiriyle aynı koşulları taşırlarsa taşısın, farklı kararlar verebilir. Şöyle düşünelim: Eğer karar vermek sırf rasyonel, başka bir deyişle yalnızca akla ve mantığa dayanan bir eylem olsaydı, hepimiz her konuda aynı kararı vermek zorunda kalırdık. Hatta hiç düşünmez, yapay zekaya verili durumu aktarır ve onun en mantıklı tercihi bizim için yapmasını isterdik; zira madem kararlar mantıkla (ve bilgiyle ve kimi deneysel verilere dayanarak) alınıyor, o hâlde “doğru” karar, “doğru" tercih varken “yanlış” olanı seçen kişi ya bir mantık hatası yapıyordur ya da bilgisi eksik, başka bir deyişle cahil birisidir: Sıkça düşülen bir yanılsama. Bir biz akıllıyızdır, başkaları ise salak ya da cahil.
Sonuçta görüyoruz ki pekçok konuda karar ve tercihlerimiz bambaşka. "O kadar zeki birinden böyle bir şey beklemezdim" tepkisi haksız; çünkü o zeki kişi de karar ve tercihlerinde zekasına değil duygularına başvuruyor. Demek ki karar verme esnasında, bilgi ve mantık ya kısmen ya da tamamen devredışı ve daha kesin olan şu ki duygularımız, bilinçdışımız, yani kimi irrasyonel unsurlar her an devrede.
Bu yüzden kararlarımıza gerekçe bulmak yerine çoğu zaman “canım öyle istedi” deyip geçiyoruz ve bunda bir sorun yok.