Hayvanserverliğin son yirmi yıldaki çarpıcı gelişimi çeşitli sebeplerle açıklanabilir. Bence, üzerinde pek durulmasa da, bu sebeplerden birisi kedi ve köpeklerle kurulabilen fiziksel temas. İnsan yavrusu sevip okşanamıyor çoktandır. Başkasının çocuğuna dokunmak istemezsiniz. Özellikle erkekseniz sapık damgası yeme riskiniz vardır. Şahsen kolay kolay elimi sürmem ve zaten, gördüğüm kadarıyla, ebeveynler de çocuklarının yanaklarının, saçının veya göbeğinin başkaları tarafından okşanmasından haz etmiyor. Sonuçta grip veya başka hastalıklar da bulaşabilir. Kadınlar daha rahattır bu konuda. Alıp şapır şupur öperler çocukları. Kendi çocukluğumdan da hatırlıyorum. Teyzelerin ve ablaların teklifsizce dadanıp şap şup öpmesinden pek haz etmediğim için hemen gömleğimin yeniyle silerdim yanaklarımı.
Hayvanlarda ise durum farklı. Kedi ya da köpeğin varsa onu dilediğin zaman sevebilirsin. Evet, sevgiye ruhanî bir nitelik atfedilir ama onun bedensel yönü hep unutulur. İnsan, dokunmaya ihtiyaç duyan bir varlık. Kedi sana kendi gelir ve zaten kendisini sevdirmek ister. Köpek desen öyle. Bir çocuğa dokunmam; ama bir köpek yavrusunun başını ve göbeğini okşayabilir, bir kediye sarılabilirim. Kediler tüyleriyle birer oyuncak gibi, yumak gibidir zaten.
Eskiden, Almancı akrabalardan duyduğumu hatırlıyorum: “Almanya'da tek başına yaşayıp kedi veya köpek besleyen çok insan var” demişlerdi. Yadırgayarak. Bana da tuhaf gelmişti çocuk hâlimle. Şimdi Türkiye olarak aynı noktaya geldik.
Bu değişimin bir sebebi de hayvan bakmanın kişinin omuzlarına fazla sorumluluk yüklememesi. Dünya’ya çocuk getirirsen onun bakımı, masrafı, okulu, sağlığı, ergenliği, depresyonu, gelecekte ne gibi bir işte çalışacağı veya ne kadar süreyle işsiz kalacağı vb. tonla kaygı ve sorumluluk yüklenirsin. Kedi ve köpeğinse karnını doyurman yeterli. Ha, bir de kediyse kum ver, köpekse gezdir. Hem yürüyüş olur. Onun dışında hiçbir şey talep etmezler. Üstelik dilediğin zaman, dilediğin kadar sevip sarılabilirsin.
“Bizde öyle şey olmaz ya” denen ne varsa kendiliğinden ortaya çıkıyor. Avrupalı meyvayı sayıyla alırmış denirdi. Artık bizde de o şekilde alanlar çoğaldı. Avrupa’da bakkaldan ziyade süpermarketler varmış denirdi. Şimdi bizde bakkal kalmadı desek yeridir. Avrupa’daki nüfus artışının durağanlığı tuhaf bulunur, genç nüfusumuzla övünülürdü. Şimdi bizde de evlenmeme, geç evlenme, evlenilse bile bir, hadi bilemedin iki çocuk yapma eğilimi yükselişte. Veya aile bağlarımızın nasıl da sağlam olduğuyla övünülürdü. Şimdi bayram tatilini fırsat bilen, akraba ziyaretinden ziyade kıyılara akıyor.
Bu yüzden “bizde olmaz ya” denen ne varsa başımıza geleceğinden neredeyse eminim ve bunun temel sebebinin kentleşme olduğuna inanıyorum. Şahsen şikayetçi değilim. Su akar yatağını bulur.