Yılbaşı şerefine bir çılgınlık edip tüm petekleri yaktım. Varsın yansın doğalgaz!
Günlerin yirmi dört saat, saatlerinse altılık sistemde olması bir kurgu. Doğru. İnsan kendi kurduğu sistemde kendince kimi günleri öne çıkartırken diğerlerini sıradan sayıyor.
Ee? N’olmuş peki? Yılbaşı anlamsız mı oluyor öyle olunca? Yoo. Hayatı anlamlandıran insandır sonuçta. Günlere anlam ve değerini veren bizleriz. Yılbaşının psikolojik bir etkisi var. “Temiz bir sayfa açma” duygusu veriyor insana. Yeni yılda sigarayı bırakmaya karar veriyor kimisi mesela.
Eve yerleştim. Sigaram yok. Arabam yok. Aile konseptine sıcak bakmıyorum. Dolayısıyla epey özgürüm ve bundan sonrası için kimi planlarım var. Hayatıma dengeli beslenmeyi sokmuştum. Portakallı kereviz yaptım mesela dün. Ama daha sık kırmızı et yemek istiyorum. 2019’dan beklentim kırmızı et. Ciddiyim. Et konusunda ustalaşmak istiyorum. Dana antrikot, kuzu pirzola filan. Kısık ateşte saatlerce pişiriniz. Hiç değilse onbeş günde bir hiç sektirmeyeceğim.
Eve alınacak bir eşya kalmadıysa, borcun da yoksa ne yaparsın? Gezersin tabi ki. Yeşil pasaportum var. Hiç olmadı Varna’ya, Sofya’ya giderim. Bükreş’e, Minsk’e giderim. Evet, Avro bölgesi çok pahalı artık ama sorun değil. Hostellerde kalır, süpermarketten alışveriş eder, üniversite öğrencileri gibi yemeğimi hostelin mutfağında yapar, biraz tutumlu davranıp iki-üç hafta gezerim. Hiç değilse yılda iki kez. Norveç’e bile gideceğim.
Daha az kitap okuyacağım. Çok okumanın marifet olduğuna inanmıyorum. Ayda bir, bilemedin iki kitap bitirsem yeter. Altı yüz sayfalık antropoloji kitabı okumak benim neyime? Eski Ahit'teki mesellerin metinsel çözümlemeleri filan… Biraz abarttım bu işleri. Ömür biter okumak bitmez. Sınır getireceğim buna ve defter tutmaya devam edeceğim. Yazdıklarımı okuduklarımdan daha çok önemsiyorum. Çok güzel görünüyorlar gözüme.
İrademi aşan konulara dair hiçbir umut beslemediğim gibi herhangi bir kaygı da duymuyorum. 2018 bu bakımdan keyifliydi. Turist gözüyle baktım memlekete. Doğası güzelmiş. Yeşille mavinin kesiştiği bir ülke. Yemekleri de lezzetli. Bak keyfine. Plan yap ama dilek dileme. Kontrolunu aşan işleri kafana takma. Doğru bildiğim şekilde yaşıyorum. Kendimden eminim. Ama kontrolumu aşan işleri değiştirmek için uğraşmak istemediğimden de eminim. Siz parti kurup oy toplamak için ev ev, kapı kapı dolaşır mıydınız mesela? Ben uğraşmam.
Kendimi ait hissetmediğim bir çoğunluğun kültürüne, onu analiz edercesine dışarıdan bakmak daha keyifliymiş. O arada kendim gibi olanlarla yakınlaşmak, bir şeyler paylaşmak, yeri geldiğinde aynı sofra etrafında oturmak da hoş. İletişimleri kısıtlamayı, kiminle iletişime geçeceğimi mümkün olduğunca belirleyebilmeyi seviyorum. Herkesten değil, istediğim kişiden mesaj almak mutlu eder beni. Konuşmak ve dinlemek değil, istediğim, bana benzeyen, kafamın uyuştuğu kişilerle konuşmak ve onları dinlemek beni mutlu eder -herkesle değil.
Piyangodan yine amorti çıktı. Onunla da kuruyemiş alırım artık. Mutlu yıllar