Dünya ile olan bağımız yalnızca sevgi ile kurulunca kimi yan etkilere karşı hazırlıklı olmak gerekiyor. Sevgi de diğer duygular gibi bir duygu. Sevgisi büyük kişilerin, çok seven, aşırı seven, sevgiyle dolup taşan kişilerin öfke ve nefreti de büyük oluyor. Kişinin karar ve eylemlerini yalnızca duyguları belirlediğinde, hani derler ya, o kişi “duygularıyla yaşadığında” bir duygudan ötekine geçişleri hızlı ve öngörülmez olabiliyor. Bu yüzden sanatçı ruhlu insanların, ortaya göz kamaştıran tablolar koyan ressamların veya harikulâde şiirler yazan, insanların bam teline dokunan şairlerin sinirli ve tekinsiz olabildiklerine, hafiften “manyak”, “uçuk kaçık” tavırlarına şaşmamak lazım. İsim vermeyeyim şimdi.
Başka insanlarla kurulan bağ sırf duygularla şekillenince sevdiğimiz kişileri koruyup kollama eğiliminde oluyoruz. Önemli olan kişinin haklı ya da haksız olması olmuyor. Sevmemiz esas oluyor ve bu durum bizi yalancı şahitlik yapmaya bile götürebilir. Sonuçta kimin haklı olduğu değildir önemli olan; sevdiğimizi savunmamızdır. Sevmediklerimizin canı cehenneme. Tabi, sırf sevdiğimiz için arka çıktığımız kişiye bir şekilde gıcık kaparsak öfkemiz de çok büyük oluyor. Ondan sonra şaşırıyoruz: “İnsan sevdiğine öyle davranır mı?” diye soruyor, o kadar sevdiği kişiye karşı kustuğu nefreti anlamlandıramıyoruz. Oysa yanıt duygusallıkta yatıyor. Duygularıyla yaşayan kişiler bir duygudan diğerine kolaylıkla savrulabilir. Çok seviyordur, aşırı seviyordur bir zaman, başka bir zamansa bir bakmışız tam tersi hisler içerisinde.
Severse ne âlâ ama öğrenciler bir dersi sırf sevdiği için çalışıyorsa bu son derece kırılgan bir zemin olur. Sevmediğin an çalışmayı bırakacak, sevmediğin dersi dinlemeyeceksin yani? Ders ile olan bağını yalnızca duygularıyla kurmayan, ona daha "profesyonel" yaklaşan, onu sevmese de gerekli gören öğrenci ise başarılı oluyor. Sevmesek de yapmak zorunda olduğumuz işler hep olacak. Sevmediğim hiçbir şeyi yapmayacak olursam hayatın kimi alanlarında sorun yaşamam kaçınılmazdır.
Sırf duygusal kişiler fikir tartışmasında da sıkıntı çeker. Zira karşısındakinin söyledikleri mühim değildir. Sizi sevdiği sürece görüşlerinizi beğenir; ama sizi sevmediyse, dünyanın en mantıklı sözlerini de etseniz onları “saçma” bulacaktır. Gıcık kapmıştır bir kere. Sırf duygularıyla yaşayan kişiler söz konusu olduğunda hayattaki herkes ve her şey duygu nesnelerinden ibarettir. İyi ve doğru diye bir şey yoktur. Sevdiklerim iyi ve doğrudur. Görüş olsun, kişi olsun, tercih olsun -fark etmez. Sevmediklerimse kötü ve yanlıştır.
Duygusuzluğu telkin ettiğim düşünülmesin. Duygu ve aklın dengesinden yanayım. Sırf aklî/rasyonel bir yaşam bizi robotlaştırırdı, kabul; ancak aklın tümden askıya alınması da bizi sağı solu belirsiz serseri mayınlara dönüştürüyor.