Bir profesör, yerel seçimlerde kadın adaylara oy vermeyeceğini, kadının yerinin belediye başkanlığı değil evi olduğunu, esas meziyetinin ev hanımlığı olduğunu söylemiş. Bu konularda Türkiye’deki ikilik malûm. Bir yanda bu görüşleri paylaşanlar var, diğer yanda ise kadının çalışmasının çağdaşlığın bir gereği olduğunu savunanlar.
İkinci kanada yakın olmakla birlikte çok da adanmış değilim. Bir kere iş hayatı sömürüdür. Hayatını idame ettirmek uğruna bir patronun güdümüne girer, neredeyse tüm vaktini işine vakfeder ve özgürlüğünden feragât edersin. Evet, özgürlük adı altında pazarlanan bu kariyer denen şey bir aldatmacadır. Doğrudur. Hani derler ya, sana kimin hükmettiğini öğrenmek için kimi eleştiremediğine bak diye, gerçekten de, patronları öyle kolay kolay eleştiremezsin. Hayatını kazanmak için eline baktığın, muhtaç olduğun kişi ille de eşin olmayabilir yani.
Ancak, kadınlar da erkekler gibi özgür irade sahibi olduklarına göre dilerse çalışır, dilerse çalışmazlar. İş hayatını, çalışmayı, kariyer saplantısını yüceltmemekle birlikte, yine de, özgür iradeyi ve kadın ve erkeğin kamusal alanda bir arada olmasını savunuyorum. Bu bir tercih. Gördüğüm kadarıyla muhafazakâr aileler de kızlarının okumasını ve bir meslek sahibi olmasını istiyor ki yarın bir gün kocasından kötülük görecek olursa rest çekebilsin.
Profesörün açıklamasındaki sıkıntı kendisinin bir dekan olmasından kaynaklanıyor. Demek ki yetkesine bağlı kadın akademisyenlerin ve okuldaki kız öğrencilerin de esas görevinin ev hanımlığı olduğunu düşünüyor. Böyle düşünen birisinin cinsiyet ayrımcılığı yapması mümkündür. Belki de kız öğrencilere erkeklerden daha düşük not vererek onların iş hayatından uzak durmasını sağlayacak. Var mı aksinin bir garantisi? Ben lisede öğretmenim. Desem ki “kadının yeri evidir, anneliktir, ev hanımlığıdır -çalışmak değil”, benim kız öğrencilerim demez mi ki “e Hocam o zaman biz boşuna okumayalım, meslek edineceğiz, işe gireceğiz diye yırtınmayalım bari.” Benim etik yükümlülüğüm, öğrencilerime cinsiyetine bakmaksızın eşit mesafede durmaktır. Bunu ihlâl etmemeli.
Bir de işin ekonomik boyutu var. Evet, kimi kadınlar çalışmak istemiyor olabilir. Erkeğim gerçi ama, çok zengin olsam ben de çalışmazdım vallahi :) Tamam, kadın belki çocuklarıyla ilgilenmek istiyordur. Kreşte öğretmenlik yapmak yerine kendi çocuğuna zaman ayırmak, evin iç işleriyle ilgilenmek istiyordur. Buna bir şey diyemem. Peki kardeşim, acaba kocası tek maaşla evi geçindirebilecek mi? Bugün metropollerde kirada oturan çiftler, bir de çocuk yapmışlarsa, yalnızca erkeğin geliriyle rahat geçinebilir mi?
Geçinemez. Eskiden bir tek adam çalışırmış, tek aylıkla ev alır, bir de çocuk okuturmuş üç tane. Hadi şimdi yap aynısını? Kadınların iş hayatına katılması biraz da ekonomik mecburiyetten ötürü doğdu yani -bu nokta hep es geçiliyor ve tartışma zihniyetler etrafında dönüp duruyor. Hayatın ekonomik gerçekleri ise kişisel görüş farklılıklarından pek etkilenmiyor.