Dün bankamatiğe yedi yüz lira yatıracaktım. Paraları koydum. Dört yüz lirayı aldı. Üç yüzü geri verdi. Başka bir işleminiz var mı? Evet. Bir kez daha denedim. O an arkamdan öyle bir “of!” sesi yükseldi ki şu karşıki dağlar yıkılır. İkinci denemede makine kalan paraları da aldı. Toplasanız iki dakika sürmüştür. Kartımı alıp çekilirken arkamdaki genç kadın sinirli bir tonla “yarım saat daha uğraşsaydınız!” dedi. İlkinde makinenin paraların bir kısmını tanımadığını, ikinci denemede tanıdığını söyledim. Birden fazla işlem yapma hakkım yok mu? “VaaaAAAaar!” dedi. “O zaman niye laf sokuyorsunuz?” dedim. Cevap vermeyince uzatmadım.
İstisna olarak kalsa anlatmaya bile değmeyecek kadar önemsiz bir olay. Yalnız istisna olmadığını, sinirlilik hâlinin bir kurala dönüştüğünü gözlemliyorum. İnsanımızda müthiş bir sinir var. Sık sık duyuyorum: “Sinir katsayım artıyor!” gibi laflar. Katsayısı... Cinnet getirenler, arbedeler, kendini kaybedenler. Bir dakika için en medenî görünümlü birisi bile hiç tanımadığı birisine sinirlenip laf sokabiliyorsa, bir başkası doktorun kafasında parke taşı da kırar, trafikte silah da çeker, sokağa çöp attı diye uyardığında bıçakla da kovalar. Olur yani.
Şimdi “ama öyle deme, bu ülke bize emanet, sorumluluk almalı, insanları doğruya sevk etmeliyiz" diyebilirsiniz de, şahsen, sorun kendimden kaynaklanmıyorsa düzeltmeye uğraşmıyorum. Trafik kurallarına uyalım, uymayanları uyaralım -yok vallahi. Kurallara uyarım ama uymayanları uyarmam. İnsanların sağı solu belli değil. Nasıl tepki verecekleri öngörülemiyor. Fırlat abi çöpü arabanın camından dışarı. Sıkıntı yok. Hadi çocuk olsaydın neyse; ama yetişkinsin. Yetişkin insanı kim düzeltebilmiş ki? İstediğin kadar dikkat et üslubuna, uyaran, uyardığı için hadsiz olarak görülüyor besbelli. Onun için karışmam. Sporda küfür ve şiddet sorunu var yıllardır. Ne oldu? Hiçbir şey düzelmedi. Düzelmez. Herkes kendini düzeltsin. Başkası tarafından uyarılınca, bu başkası ister sıradan bir yurttaş, isterse bir kamu spotu olsun, insanlar gurur yapıyor olsa gerek. "Sen kimsin?" meselesi. Söylenenin doğru ya da yanlış olmasına değil, başkası tarafından söylenmiş olmasına bakılıyor yani.
Kendim doğru olayım. Yapabileceğim budur. Belki model olur. Başkası doğru olsun diye uğraşmak nafile bir çaba. Bu yüzden, sorun benden kaynaklıysa çözmeye çalışıyorum. Benden kaynaklı değilse sorundan uzaklaşmayı tercih ediyorum. Çocuğum olsaydı, kendisini doğrudan ilgilendirmeyen durumlara müdahil olmamasını öğütlerdim. Haklı olduğuna inandığı için şiddete de hakkı olduğuna inanan insanların sayısı giderek artarken, üzülmek istemiyorsan, doğrudan temaslardan, kamusal karşılaşmalardan kaçınmak, kafanda çizdiğin ideale göre gerçekliği şekillendirme arzusundan vazgeçmek gerekiyor.