Kazuo İşiguro'nun Gece Müzikleri (Nocturnes) kitabındaki öykülerden birinde üstat, "dinleyici kitlesi önemli değil" diyen muhatabına isyan ediyor: "Dinleyiciler önemli değilse ne diye çalıyorum ben bu şarkıları?" Haklı.
Pek çok şeyi başkaları için yapıyoruz. Şu an okumuyor olsaydınız bu satırları yazmamın bir anlamı kalmazdı. Başkaları önemli olmasaydı evde kendi kendime günlük tutardım zaten. Çok güzel tivitler atabilirsin ama kimse okumuyorsa hiçbir anlamı yok. Robinson Crusoe'u düşünelim. Dünyanın uzak ucunda, kimselerin yaşamadığı bir adada müthiş bir yağlıboya tablo yapsın. Kendisinden başka kimse göremeyeceği için eserin anlam ve değerinin inşası yarım kalacaktır. Bir arkadaş hatırlattı geçenlerde: Çok enerji harcıyor olabilirsin ama bir şeyler yerinden kımıldamıyorsa hiçbir iş yapmış sayılmazsın.
Anlam ve değerler müştereken inşa edilen, başkalarının katılımı, alımlaması ve etkileşimi ile gerçekleşen, karşılıklı bağlanma gerektiren şeyler. Her kitap okunmak içi yazılır, her film izlenmek için çekilir, her şarkı dinlenmek için bestelenir. Hepsinin arkasında başkalarına erişme arzusu yatar. Hedef kitle, bir bakıma, İşiguro'nun müzisyeninin dediği gibi her şey demek.
Bu bakımdan bence Sartre'ın "cehennem başkalarıdır" sözünü genişletmek lazım: Madem cehennem başkaları, o zaman her şey başkaları. Bizi üzenler başkaları olduğu gibi sevindirenler de başkaları. Takdir eden, eleştiren, birlikte zaman geçiren, seni değiştirmeye çalışan ya da olduğun gibi kabul eden, umursamayan veya merak edenler hep başkaları. Doğalmışçasına kabul ettiğimiz ne varsa, şöyle bir düşünürsek, hep kolektif kabule dayanıyor. Para güzel bir örnek mesela: Paranın değerli olduğuna herkes aynı anda inanıyor olmasaydı hiçbir değeri olmazdı. Doğada 5 lira ile 200 lira aynı şey: Sadece iki kağıt parçası. Onlara farklı değerleri atfedense bizim kolektif aklımız.
Düşünüyorum da, başkaları olmasaydı, internet de olmayacak ama, hani Robinson Crusoe misali tek başımıza uzak bir köşede kalıyor olsaydık, muhtemelen tek derdimiz hayatta kalmak olurdu. Yaşamak değil.
Yorum: Her birimiz bu hayatın, devam eden sürecin küçük dişlileriyiz, sosyal hayatın dışına çıkma şansımız yok, eğer ki çıkılırsa da hayatın akışı sekteye uğrar. Bu durum bizimle irtibat halinde olan bireyleri etkiler. Bireysel etkilenmeden sosyal, toplumsal etkiler doğar kanısındayım. Saygılar.
Yanıt: Katılıyorum. Aslında insan dünyasından kopmamız imkansız bence. Dağ başına kulübe yapsam, o kulübeyi yaparken kullanacağım çekici bile başka bir insan yapmış olacak. Öyle ya da böyle insan ve ürettikleriyle ilişki içerisindeyiz. Saygılar bizden.